Haftasonu Kartı



Normalde Cuma günleri sevilir değil mi, yok ben sevmiyorum. Nedense işler Cuma günleri ayyuka çıkıyor, herkes sanki cumartesi günü inşaata başlayacakmış gibi acil acil diye taciz edip duruyor.  Etrafımdakiler  tatil rehavetine kapılmışken ben yine harıl harıl çalışıyorum: (
Neyse az kaldı günün bitmesine, bir şekilde geçecek zaman ve bir bakmışım çıkmışım işten…
Size bahsetmedim değil mi Haziran başında bir haftasonu Altınoluk’a gittik biz, sezon açılışına, geçen seneki aynı teraneyi yaşadık yine. Çok fazla fotoğraf çekemedim, bir kaç çiçek,  birkaç biber fidesi biraz da babamın gözbebeği karpuzları fotoğrafladım o kadar.
Şu yukarıdaki çiçekler de işte o zaman çekildi. Keşke daha yakın olsaydı şu Altınoluk da her haftasonu gidebilseydik, resmen burnumda tütüyor. Tatili iple çekiyorum.
Hepinize bol keyifli bir haftasonu diliyorum, tatile gidenler benim için de bol bol yüzsün, dinlensin.
Not : Bu arada ben bloglardan sadece birkaç kişi ile tanıştım, bir türlü denk gelemedim bir bloger toplantısına o yüzdendir tekrar hatırlatmak istedim hani dün bahsettiğim AtölyeCurcuna açılışını.


Everybody likes Fridays but I don't like. Our customers are going crazy every Friday : ) There are so many things I have to do.

Anyway I don't want to think this... After a short time, I'll be out the office and I'll forget everthing: )
I hope that you have a wonderful weekend.














Bir Amaç Uğruna Kestim...





Son zamanlarda kendimi dikişe verdim ama aklımda hafiften kes-yapıştır işlerine kaymaya başlamıştı. İçin için gidip dolabımın başına; desenli kağıtlarımı, yapıştırıcılarımı, iplerimi sevip, dikiş makinasına geri dönüyordum her fırsatta.  Arada farklı şeyler de denemedim değil, yakında burada görürsünüz. Gerçi şu anda sağ kolum hani elastik sargılar var ya onlarla sarılmış durumda, artık nasıl bir mouse tutuşum, nasıl kendimi kasışım varsa resmen sağ kol uyuşmaya, kol ağrıdan kudurmaya başladı. Dünden beri Voltaren ile ovup bu bandajı sardık da iyi geldi sanki.

Neyse ne diyordum özlemiştim kelebek kesmeyi. Gerçi bence herkesin bir köşesinde zor günler için bir miktar kelebeği olmalı : )  Ben bu şekilde çok güzel stres atıyorum, en fazla kelebeği de kardeşimle kavga ettiğimiz zamanlarda kesiyorum mesela: )  

Bu haftasonu çok özlediğim kağıtlarımla bolca vakit geçirdim ve üstelik bir amaca yönelikti bu çalışma, sırf keseyim de bir kenarda dursun diye değildi. Daha önce yaptığım ama tekrar yapmak isteyip de evde koyacak, asacak yer olmadığı için kendimi  frenlediğim  ne varsa yaptım tekrar, keşke daha çok zamanım olsaydı da daha çok yapabilseydim.

Bu cumartesi çok eğlenceli bir yer açılıyor, Atölye Curcuna. İşte orası için yaptım büyük bir zevkle, sarkıtlar, garlandlar… kalpler, kelebekler kestim, silikon tabancamı da aldım elime, yapıştırdım durdum.

Atölye Curcuna’da birbirinden farklı ve eğlenceli workshoplar yapılacak, sanırım çok da kısa süre sonra başlayacak bu workshoplar. Detayları öğrendiğimde kesin sizlerle de paylaşacağım.

Adresini, açılışla ilgili tüm detayları buradan görebilirsiniz. Ben orada olacağım, kimbilir belki birilerinin yolu düşer tanışma fırsatımız da olur, eğlenir, konuşur, kaynaşırız: )





This is an announced about a worksop who called Atölye Curcuna in Istanbul.

I made a lot of garlands to decoration of there last weekend. I had missed my all stationery stuff, patterned and colored papers, glues, ribbons...

I love paper cutting, especially if I cut colorful butterflies.

I think it is a good way to be relax...

For instance, I cut out most butterflies. when I argue with my little sister:)




İlk Patchwork Denemem ve Büyük Laflar...




Şu kısa süre önce başlayan dikiş maceramda öğrendiğim ve püh noktası diyebileceğim ilk şey, kesebiliyorsan dikiyorsundur…

Olay düzgün kesmede. Çünkü zaten makine dikiyor. Eğer sabırlıysan, eğer  yamukluktan hiiiç hazetmiyorsan ve eğer bir sonraki adımı düşünebiliyorsan dikiş dikmek gerçekten çok zevkli.

İşte ben mühendisliğin faydasını bir kez de bu olay da yaşadım. Ölçmeyi- biçmeyi, hesabı- kitabı sevdiğimden olsa gerek dikiş işini de sevdim.

Bunca yıllık iş hayatımda yıllarca autocad programıyla çizimler yaptım. En sevmediğim şey başkasının yaptığı çizimde yapılacak revizyonlardı, farklı boyutlardaki yazılar, layersız çizgiler, explode edilmiş bloklar, en gıcık olduğum şeylerdi. Hep oturur baştan çizerdim. (Birazcık teknik oldu takılmayın).

İhale dosyası hazırladığımda içi illa kitap gibi olacak, etiket düzgün yapışacak, biri eline dosyayı aldımı yüzü gülecek, içinde kanalizasyon arıtması olsa bile: ) (Allah’ım yaa bu kadar mı bana tezat bir iş olur)




Neyse işte diyeceğim şu; belli bir yaşa gelince insan öğrendiği tüm bilgileri harmanlayıp hayatıyla yoğurabiliyor. Ne yaptığının önemi yok, ister trilyonluk bir ihale dosyası hazırla, ister paspas dik, ikisinde de aynı teknikler, aynı kafa yorma, aynı özen ve aynı emek.  (Paspası tercih ederim ama)

Şu gördüğünüz benim ilk patchwork denemem. Benim kafamda pek bir seviyelendirme yoktur. Nasıl anlatsam bunu. Ben 17 yaşındaki bir gençle de, 11 yaşındaki ufaklıkla da , 60 lık bir amcayla da aynı şeyleri konuşurum. Çok komik aslında,farkedeli epey oluyor . Bir şey anlatacaksam anlatırım karşımdakinin yaşı, cinsi, bana yakınlığı, hatta tanıyıp tanımamam bile önemli değildir, aynı vurgularla, aynı detaylarla anlatırım. Ya da mesela bir yerlerde bir şey gördüm, eğer beğendiysem, eğer yapayım dediysem soyunurum yapmaya, zor mu kolay mı, yapabilir miyim, yapamaz mıyım düşünmem. Bir insan evladı yapmışya , ee biraz zorlama, biraz düşünme, biraz dikkat.. ben de yaparım derim.  Yaparken anlarım o işin seviyesini, beni aştığını: ) Kardeşim de böyledir ama, sanırım annemle babamdan kaynaklanıyor. Bence sen bağlarsın avizeleri,  teknik adamsın derler, bir bakmışım sandalye tepesindeyim evin avizelerini bağlıyorum, sadece ufak tefek rötuş yapsak olur, sen seversin boyayı derler, bir bakmışsın kardeşim elinde rulo dış cephe boyası yapıyor: )



Çok mesaj yüklü bir post oldu ama bazen etrafımda öyle gençler görüyorum ki neyi nasıl yaptıklarının hiç önemi yok, hiçbir şeye odaklanmıyorlar, hiçbir şey için kendilerini zorlamıyorlar, hiçbir şeye karşı tutkulu değiller. Neyden tatmin oluyor anlamak çok zor.

Tamam kestim. Gelelim bu kırmızlı patchwork ne olacak, ilk önce mutfak için paspas yapalım dedik, öyle başladım kesmeye, ama elimde çok koyu renkli ve kalın kumaş olmadığından böyle bir şey çıktı ortaya, ee bunu da mutfakta kullanmak olmayacak tabi şimdi. Tamamlanmadı henüz, araya başka işler girdi, altını düz kırmızı kumaştan yapacağım. Ama belki Altınoluk’a gittiğimde yapar orada kullanırız.

Patchwork yapmak çok zevkli, ama işte başta dediğim gibi tüm parçaları birbiriyle eşit ve düzgün kesmek şartıyla. Parçalar düzgünse, dikiş makinasının da ayağına konsantre olup dikiyorsan oluyor bu iş. Gözünü aman diyim kaçırma o ayaktan, hııımmm yap, derin bir nefes al ve bas pedala….






I am a rookie tailor but I can say that if you want to sew nice somethings, you should cut the fabrics neatly. You need to control dimensions of all pieces.

I am not sure, maybe some of you can be know that I'm an enviromental engineer and I have benefited from this when I'm sewing somethings. I always hate irregular things.

When I'm preparing a tender file or sewing a pillow, I always behave very careful and picky. I think that it is not important what do you do, you should take care ...

This is my first patchwork trial which is seen here. I started to sew this patchwork as floor-mat for our kitchen but now I am thinking to use it in summer house of my parents 

I will use red fabric to back it. In recent days I have to do another jobs but I want to finish this floor-mat as soon as possible.







Bugün Bunu Sevdim - 91 Magazine





Yoğunluktan sevdiğim online dergilerin yaz sayılarını hep kaçırdım. Bugün şans eseri  91 Magazinin son sayısına rastladım ve hemen sizlerle de paylaşmak istedim. Bloguna da bir göz atın derim, güzel yani.

Haftanız harika geçsin..



I missed a lot of summer issues of lovely online magazines. When I saw 91 Magazine, I wanted to share it with you. You also look at their blog. It is realy nice.

Have a wonderful week...









Yastık severim ama bana milföy demeyin...






Epey oluyor yine bu yastıkları dikeli, hani sarı ponponlular vardı ya onlardan sonra dikmiştim bunları da. Kumaşı İkea’dan aldım. Zaten son zamanlarda en zevk aldığım şey Ikea’da o kocaman masada kumaş kesmek. Sırf o zevk için bile kumaş alınabilir oradan. İşte kendime öyle kocaman bir masa arkamda da o kadar çeşit kumaş istiyorum, sanki ne yapcaksam.


Bu arada gördüğünüz gibi kes – yapıştır – boya işlerine epey bir ara verdim, aslında içim kıpır kıpır, gözler fır dönüyor, değişik birşeyler görsem de yapsam diye. Özledim masanın başında oturup sakin sakin kağıtları kesmeyi de.  
Ama iyice anladım, gerçekten kışın çok daha verimli kullanıyorum zamanı, yazın dört duvar arasına kapanıp evde oturmak da gelmiyor insanın içinden. O yüzden listeler yapmaya devam ediyorum şimdi olmadı kışın yaparım diye.



Gelelim konumuza; Bir tek yastıkla odanın havası nasıl da değişiveriyor. Sadece 2-3 saatlik bir uğraş ve  çiçek açmış bir koltuk.

Bu yastıkları da yine öncekiler gibi diktim, yani arkası üst üste biniyor, fermuar yok. Sonradan düğme diktim bir de hazır gibi oldu, yani biz sevdik.  Bu sefer unutmadım arkasını fotoğraflamayı neyseki. Ama adım adım dikiliş aşamalarını fotoğraflamam çok zor oluyor, çünkü hep akşamları dikiyorum.


Bu arada şu tabaktaki rulolar da ne diye soranlarınız olabilir. Onun da bir hikayesi var.



Geçenlerde bir akşam canımız inanılmaz tatlı istedi ama kalkıp öyle uzun uzadıye uğraşacak halimiz de zamanımızda yoktu. Mutfak sorumlusu benim ya, kardeşim yap işte birşeyler kısa yoldan uydur falan dedi. Sanki yıllardır mutfaktan çıkmıyormuşum gibi. Benim de aklıma milföy hamuru geldi. Hayatımda ikinci kez bakkalı arayıp istedim milföy hamurunu. İlkini sanırım bir 10 yıl önce falan almışızdır ve onunla ne yaptığımızı da hatırlamıyorum bile.



Neyse hamurlar gelene kadar internetten baktım , planım içine Nutella sürüp fırına atmak. Yığınla benzer tarifle karşılaştım. Biraz açıyorlar araya Nutellayı sürüyorlar sonra kalp şeklindeki kalıplarla kesiyorlar. İşte bu çok hoşuma gitti. Hemen koyuldum yapmaya ama ilk önce çok katı, sonra iğrenç bir cıvıklık oldu. Bir de küçük bir püf noktası vardı tarifte.” Alt katı çatalla delin ki çok kabarmasın”. Ama ben kulak asmadım, yok yok kabarsın benimkiler, ben böyle pofidik pofidik istiyorum dedim.  Aferin..



Sonra baktım iyice yumuşadı hamur geri kalanları direk rulo yaptım. Attım fırına. Kabardı da kabardı, ne gıcık birşeymiş o milföy… O kalp şeklinde olanların içi dışına çıktı, nutellaları yandı falan. Gerçi biz yine yedik çayın yanında. İşte arada tutuyor böyle inadım, halbuki de biliyorum bu huyumu, ne zaman bir tarife kendi yorumumu katayım desem şişiyorum, yok işte ne yazmışlarsa aynen yap ne diye fantaziye kaçıyorsun…

Bir daha milföy hamuru alır mıyım bilmem, aramıza soğukluk girdi yani. Bunu da buradan duyurayım..

Hepinize fevkuladenin fevkinde bir haftasonu diliyorum efendim…


It is difficult to find nice and different patterned fabrics in Turkey, but I'm hopeful future generations, there are so many talented young people in our Country.

Because of that I am buying so many fabric from ikea, I love them so much.




As you see, this our new pillow's fabric is also from Ikea. I sewed it with the same way like here.  It was changed our living room's face. I will use them for a while then I'll sew a new one... I'm sure. I'm a pillow addicted: )
Meanwhile; I made a simple roll dessert with the mille-feuille and nutella. This was the second time to use mille-feuille and I did not like it. I should try again.

I wish you a wonderful weekend...













İstemek Bedava...




Düşünüyorum da, şu pinterest gerçektende son yılların en inanılmaz buluşu. Artık birşeyi internette aradığımda ilk önce google’da sonra da printerest’de bakıyorum.
İnsanlar bilgiye çok çok daha hızlı ulaşıyorlar. Aslında bu blogları da etkiledi. Düşünsenize eskiden ( şunun şurasında 4-5 ay öncesine kadar) bir blogda güzel bir ev,  hoşumuza giden ya da değişik bir fikir gördüğümüzde onu bloglarımızda paylaşırdık, ama şimdi bu bana biraz anlamsız gelmeye başladı, çünkü pinterest sayesinde kimin ne yaptığına herkes anında ulaşabiliyor. Daha kısa yoldan bir paylaşım söz konusu. Bloglarda uzun uzadıya anlatmaktansa, yapıyor, fotoğraflıyor ve pinliyor bitti.



Pinteresti açtığımda çoğunlukla öylece hayran hayran bakıyorum fotoğraflara, sonradan tekrar bakmayı düşündüğüm web siteleri ya da dikiş fikirleri, fotoğrafla ilgili tüyolar varsa onları pinliyorum ama beğendiğim herşeyi pinlemeye kalksam pinci başı olur, bilgisayarın başından kalkamaz, başka da bir iş yapamazdım. Takip ettiklerim zaten zevklerine hayran olduğum kişiler. Mesela Sevgili Cepaynası, benim onun her pinlediğini pinlemem gerek neredeyse, çünkü hepsi çok hoşuma gidiyor. Ben de hiiiç kendimi kasmıyorum, sadece bakıp mest oluyorum.



Bu İskandinav evleri için de geçerli. Zaten artık hepimiz onların tarzını aşa-yukarı biliyoruz. Her baktığımda evlerdeki işçiliğe, fotoğraflara, dekorasyonda kullanılan objelere, ferahlığa ve tabiki geniş mutfak ve küçük ama sevimli balkonlara bayılıyorum.
Bugün seçtiğim bu evde de yine bir çok detay beni mest etti. Uzun zamandır da hep sizi bak ben bunu yaptım, bir de şunu diktim gibi mevzulara boğduğumdan bir değişiklik olsun istedim.
Bu evde ilk dikkatimi çekenler duvarlardaki resimler oldu. Evin tüm fotoğraflarını buradan görebilirsiniz. Duvarlarına dikkat edin nasıl cıvıl cıvıl, nasıl insana enerji veriyorlar değil mi. Sonra raflar… Açık rafları ben çok seviyorum ama ne yazık ki şu anda oturduğumuz evde sadece kitaplığımız var açık olarak. Ama hep aklımda ve yapılacaklar listesinde. Şu iki koltuğun olduğu fotoğraftaki kitaplık ise mutlaka ama mutlaka olacak bir gün evimde. Aynısının bir başka versiyonunu yemek masasının arkasında da görüyoruz. Gerçekten çok şık.



Tam sevdiğim gibi duvarların hemen hepsi dolu. Posterler, çevçeveler, panolar, raflar… Sonra aydınlatmalar ve yemek odasındaki sandalyeler de çok hoşuma gitti.
Yani kısacası bugün ben bu eve ışınlanıvermek istedim. Serin serin o beyaz koltuklarda oturup güzel bir müzik eşliğinde kitap okumak istedim…
İstemek bedava…


I'm thinking that Pinterest is the most incredible invention in recent years.
Now when I search for something on the Internet firstly I look at google then pinterest.
People are reaching the information much more quickly. In fact, this also affected blogs. When the somebody share a nice image or an idea, we can see it on pinterest and it reaches many people in very short time. You should be original and different.
For a long time, I did not share with you a different thing, except I have done.
But today I wanted to share with you a Scandinavian-style home. As we all know, everything is white. Today I want t o be there with the a nice music and a book.
Especially I liked the arts on the walls. All of them are great, colorful and cheerful and I liked also shelves, chairs and lightings.
You can see all images "here" belonging to this home.


Kaynak; Alvhem

 




Dertlenme, Çanta ve Kazanan






Bugünlerde yine tempoyu kaçırmış durumdayım. Ne zaman yakaladım onu da bilmiyorum ama nedense şu sıralar iyice rayından çıktı işler. Ne yeteri kadar blogla ilgilenebiliyorum, ne evde istediğim, aklımda olan şeyleri yapabiliyorum ne de yan gelip yatıyorum. Eee ne yapıyorum diyorum cevap da veremiyorum: )

Ama hep kalbimde bir çarpıntı, hep birşeylere yetişememe telaşı. Anlayamadım, yani kabullenmedim hala, bu benim aslında. Kabullensem rahatlayacağım.




Etrafındaki herkes için hediye bir şeyler dikmek istiyorum. Aklımda yığınla dikmeyi planladığım şey var ama olmuyor ne yazık ki. Tüm gün yoğun bir tempoyla çalışınca akşamları çoğunlukla bilgisayarın başında, yarı baygın ama mest olmuş bir şekilde, ne yetenekli insanlar var diye diye fotoğraflara bakıyorum.  Herşeyi haftasonuna bırakıyorum ve tabiki yetmiyor.

Ama işte sanırım tempoyu tutturduğum bir anda arkadaşım için de bir çantacık diktim. Hani kardeşime diktiğim çanta vardı ya, işte onun kardeşi bu da: )


Bunlardan bir seri dikmek istiyorum mesela. Tabii birazcık boyutunu büyütmek gerek. Kafamdan bir ölçü belirledim ama o ölçü ne çocuk çantası ne de büyük çantası. Değiştir değil mi.. yoook kaptırmışım gidiyorum..

Bu arada Cuma akşamı bir ara rondom’dan hediye çekilişini yaptım, saat gece yarısı 2 falandı. Uyku sersemi elime ilk gelen kağıt parçasına yazdım çıkan sayıyı sonra doğru yatağa. Dün akşam da bugün sizlere duyurmak için aramaya başladım o kağıt parçasını. Evin içinde dört döndüm.  Atmadım biliyorum ama yok bulamıyorum. Bir de böyle bir takıntı, tekrar yapmak istemiyorum çekilişi, ilk çıkan kişinin kısmeti bu, hakkı yensin istemiyorum… Ne stres yaptım akşam akşam. Ama sonunda buldum: ) klavyenin altına saklamışım. Aferin dedim kendi kendime.
Evet 155.kişi yani Sinem ‘e gidecek hediyeler. Yorum bırakan herkese de ayrıca çok çok teşekkür ederim. Öyle güzel şeyler yazmışsınız ki, hepsi inanılmaz değerli.

Başka bire çekilişte tekrar buluşmak dileğiyle esenlikler dilerim efendim. Kalın sağlıcakla…



I have been very busy in recent days again. I want to sew something for my all friends but it is difficult to find a free time enough. I am working during all day and in evenings, I feel very tired myself and only I look at many photos on flickr or pinterest without give any break.

I have sewed this tote bag a few weeks ago for one of my friends. This is similar with my sister's bag as you remember. I like to sew like this bags, it is so cute and useful.

Meanwhile, I choosed the winner on Friday midnight for giveaway. And I wrote the number a piece of paper and went to bed.

Yesterday evening, I could not find that paper for a while. I did not want to choose again a new winner. Such an obsession. This is her chance  and I did not want anyone else to send those gifts. Finally, I have found it under the keyboard and the winner is SINEM with the number 155.












Haftasonu Kartı



 



 

Hepinize neşe dolu bir haftasonu diliyorum.
Bu arada bu akşam çekiliş için yorumları kapatacağım, hala yorum bırakmayanlarınız varsa geç kalmasın.  Kazananı da tahminim pazartesi günkü post’da yayınlarım. Yani bir terslik olmazsa: )

I wish all of you have a joyfull weekend.
Don't forget to leave a comment for my giveaway. It will be closed this evening and I'll announce winner on Monday post (I hope).







 

Çilekli Cheesecake ve Mutluluğum...


Ne zamandır aklımdaydı şu cheesecake’i denemek, hem size de söz vermiştim, kesin tekrar yapıp tarifini yazacağım diye. Bir de ıspanaklı kiş var onu da unutmadım aklımda ama bugün size o muhteşem cheesecake tarifini verebiliyorum artık.

Bu benim hayatım boyunca yaptığım 3.cheesecake. Bir de kabaklı bir tarif denemiştim, hani hatirlarsanız üstü fındıklıydı.




Normalde ben dışarıda öyle aman aman cheesecake yiyen biri değilimdir, yani bir ön yargım da yok ama nedense pek tercih etmiyorum. O yüzden de tadı ve şekli konusunda pek uzman sayılmam. Sadece bu tarifi iki kez denedim ve ikisinde de yiyen herkes çok beğendi diyebiliyorum.

Şimdi tam mevsimi, buz gibi bir cheesecake yanında da dondurma ve taze meyvalar…



Malzemelerimiz;

Tabanı için;

1 ½ paket kepekli büskivi
50 gr. Margarin

Ortası için;

1 paket ( 200 gr.) Labne
1 paket (200 gr.) Beyaz Peynir
1 paket (200 ml.)Krema
1 bardak tozşeker
2 çorba kaşığıun
1 limon kabuğu rendesi
4 yumurta

Üstü için;

500 ml. Süt
1 yumurta
3 kaşık nişasta
3 kaşık un
50 gr. Margarin
½ bardak şeker

En üstü için;

Taze çilek, kayısı, şeftali, böğürtlen… artık canınız ne istiyorsa..



Gelelim yapılışına; Tabandan başlıyoruz; kepekli bisküvileri bir kabın içine kırıyoruz üzerlerine de eritilmiş 50 gr. margarini güzelce gezdirerek döküyoruz ve sonra rondodan geçirip un ufak ediyoruz.

Kelepçeli kalıbımızın içine uygun boyutta yağlı kağıdımızı kesip koyduktan sonra ( kalıbın kenarlarını da yağlayın benim gibi unutmayın) üstüne un haline gelmiş karışımı boşaltıp güzelce bir bardağın altıyla bastırıp sıkıştırıyoruz ve tezgahın kenarına itiyoruz.



O orada bekleye dursun biz orta kısmını yapmaya koyulalım; geniş bir kaba, labne, beyaz peynir ve kremayı boşaltıp bir bardak şekeri, unu ve limon kabuğu rendesini ( kardeşim sevmediği için ben koymadım) de ekleyip karıştırıyoruz. İşin püf noktası buradaymış.4 yumurtayı teker teker sırayla kırıp karıştırıyoruz tüm malzemeyi. İnsanın pişmeden yiyesi geliyor.

Sonra kelepçeli kalıbın içine bu karışımı da koyup doğru önceden 175 derecede ısıtılmış olan fırına veriyoruz ve 50 dakika falan pişiriyoruz.

Şimdi burası çok önemli. Ben ne yazık ki yeni okudum bu muhteşem bilgileri. Pelin chef’in cheesecake yapmanın püf noktaları isimli postundan bahsediyorum. Pişirme sırasında kenarların benim yaptığımdaki gibi kızarmaması için yapılmasıgerekenler çok çok güzel anlatılmış 4. Cheesecake denemeni kesinlikle onun anlattığı yöntemlerle yapacağım. Görüntünün harika olacağına eminim. (Buradan da benzer şekilde anlatılan bir cheesecake yapımının fotoğraflarını adım adım görebilirsiniz)


 


 
Neyse cheesecake pişerken biz de beyaz kremasını yapalım. Aslında biliyorsunuz ilk yaptığımda çikolata soslu olarak yapmıştım. Bildiğin Doctor Oetker’in çikolata sosunu üzerinde yazandan çok daha az süt ile yapıp yoğun bir kıvam elde etmiştim. Kesinlikle o şekilde de muhteşem oluyor. Deneyebilirsiniz.

Krema tarifini ise ekler kreması olarak aradım internette ve en aklıma yatanı yaptım. Tüm malzemeyi tencerenin içinde karıştırıyorsun sonra yağı katı olarak ilave edip ateşe koyuyorsunuz ve yoğunlaşana kadar pişiriyorsunuz. Sonra soğumaya bırakıyoruz.

Pişen cheesecake’in ortası çöküyor, sakın korkmayın doğal olan bu. Fırından çıktıktan ve soğuduktan sonra kremasını koyup buzdolabına atıyoruz.



Ben meyvaları servis etmeden önce dizdim üzerine. Kararmasın istedim. Aslında şeffaf jöle gibi birşey sürülüyor galiba ama ben bilmiyorum. Tarifini de bulmak için pek araştırmadım açıkcası.

Zaten çileklerde öyle hemen kararmıyor, yani kararacak kadar kalmıyor bile dolapta hemen yiyorsunuz: )

Yazarken bile canım istedi, imkan olsa da her hafta yapsak yesek yesek kilo almasak: )

Bu arada güzel fincanım ve pasta tabağımı gördünüz değil mi? Onlar bana taaa Ankara’dan geldi. Hem de yüzünü bile görmediğim, 2-3 ay öncesine kadar hiç tanımadığım, kibar mıkibar, hassas mı hassas, yetenekli mi yetenekli bir takipçim tarafından gönderildi. Geldiği gün ne kadar sevindiğimi anlatamam. Ne zamandır öyle mutlu olmuyordum.

Handegül sen beni sevindirdin yaa umarım bu sevincimin kat be kat fazlası senin olur.

Sırada başka bir tarifim daha var, sırf bu fincan ve tabağı fotoğraflamak, onlarla yiyip-içmek için habire birşeyler pişiriyorum anlayacağınız: )

Yemek güzel şey…





This is my third cheesecake. Do you remember this? That time, I had made with chocolate sauce and I had promised you for giving this recipe.

Unfortunately, when I made this cheesecake, I did not know these tips about cooking the cheesecake. When I make it one more time, I will be more carefully.

Strawberry Cheesecake Recipe

Ingredients:

Crust

1 1/2 packages of Graham cracker crumbs
50 g. unsalted butter

Filling

200 g.cream cheese
200 g. Labne (yogurt cheese)
200 ml sour cream
1 cup granulated sugar
2 tblspoon flour
1 grated lemon peel (if you want)
4 large eggs

Toppings

1 egg
3 tablespoons of starch
3 tablespoons flour
50 g. margarine
½ cup granulated sugar

To the top of; Fresh strawberries, apricot, peach, blackberry ... What you want...

Preheat oven to 350 degrees F (175 degrees C). Grease a 9 inch springform pan.

In a medium bowl, mix graham cracker crumbs with melted butter. Press onto bottom of springform pan.

In a large bowl, flour, mix cream cheese, yogurt cheese and sour cream with sugar until smooth. Blend in milk, and then mix in the eggs one at a time, mixing just enough to incorporate. Pour filling into prepared crust.

Bake in preheated oven for 1 hour. Turn the oven off, and let cake cool in oven with the door closed for 5 to 6 hours.

For topping; Mix all ingredients until smooth, add 50g. margarine and Bring to boil on medium heat, stirring constantly. Boil 1 minute. Cool, then stir.

Topping is up to you, you can use what you want for decoration, strawberry, apricot, peach, blackberry….

Bon appetit




And these cup and plate are sended me by one of my followers. She is so kind and pretty, I loved them so much. Thanks again dear Handegul.










Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...