Haftasonu Kartı



 
 
 
Herkese keyifli bir haftasonu diliyorum…
Bu arada yine yorumları cevaplamaya fırsat bulamadım, ama aklımda bilesiniz…
 
 
 
 
 
 
 

Armutlu ballı kek gibisi yok...






Hep diyorum ya sevmediğim bir meyva yoktur benim diye. Bir sıralamaya koy deseler paniklerim sanki. Sadece armuta karşı bir ikirciklenme vardır içimde. Öyle her armut beni heyecanlandırmaz, yooo yerim yine de ama, dolabı açtığımda en son armut dikkatimi çeker mesela.

 

Akçaağaç armutudur benim favori armutum, hani yeşil, küçücük, naif olanlar, içi bembeyazdır, suludur, tatlıdır… hop hop yersin. Bir de Altınoluk’taki yan komşumuzun armutu bambaşka, mis kokulu, kocaman, sulu ve lezzetli.

 

İşte bu armutlar o armutlar. İstanbul’a gelirken yolda yiyelim diye vermişlerdi, yedik yedik ama arttı da. Kalanlar ile kek yapmak istedim.  Aradım taradım işte bu tarifi buldum.


 

Technicolor Kitchen - English Version benim uzun zamandır takip ettiğim harika bir yemek bloğu, yemek derken çoğunlukla kek tarifleri veriyor. Denediğim ama fotoğraflayamadığım birkaç tarifi daha var. Bence takibe almaya değer bir blog.  Baksanıza onun yaptığının görüntüsü ne harika olmuş, ben birazcık fazla kızartmışım ve benimki yamuk yumuk kabarıvermiş. Ama tadı gerçekten çok güzel. Keki pamuk gibi oluyor iç rahatlığı ile deneyebilirsiniz.

 

Gelelim tarife;
 

Malzemeler
3-4 adet Armut
½ cup bal
2 yemek kaşığı limon suyu
¾ cup + bir yemek kaşığı kadar (184 gr) yumuşak tereyağ
2/3 cup (116 gr.)  esmer şeker
3 yumurta
1 ½ cup + 1 ½ yemek kaşığı (225g) un
1 paket kabartma tozu (Bence bende bu biraz fazla geldi siz yarısını koyun)
¼ çay kaşığı tarçın (Ben daha fazla koydum)
¼ çay kaşığı hindiztan cevizi
1/3 cup (80ml) süt

“Cup” ölçüsü olarak su bardağını da kullanabilirsiniz (ustalar böyle diyor yani) .
 

Malzemeleri tezgaha dizelim sonra da fırını 180 dereceye ayarlıyalım, başlayalım armutları soymaya. İlk önce yarıya sonra her bir yarımı 4 parçaya bölüp çekirdeklerini çıkartalım. Küçük bir tencerede, kısık ateşte armutlar, bal ve limon suyunu bir güzel armutlar yumuşayıncaya kadar pişirelim (lapa olmayacak sadece renkleri şeffaf gibi olsun, balı içine çeksin, diriliğinden bir şey kaybetmesin güzelim armutlar). Pişti bunlar dediğimizde armutları ayrı bir tabağa  alıp soğumaya bırakıyoruz ama ballı suyu da atmıyoruz.

Gelelim kek kısmına; tereyağ ile esmer şekeri mikser ile krema kıvamına gelene kadar çırpıyoruz, sonra yavaş yavaş yumurtaları ekliyoruz ve yine güzelce çırpıyoruz. Bu karışımın üstüne, un, tarçın, hindistancevizi, kabartma tozunu da ekledikten sonra ne yapıyoruz tekrar çırpıyoruz ve sütü ekliyoruz,  bu esnada yavaş hızda karıştırıyoruz mikser ile. Karışımı önceden hazırladığımız kalıba döküyoruz, üstüne Armutları diziyoruz ve 50 dakika kadar pişiriyoruz.

 

Tamam bu kek pişti, harika oldu dediğinizde fırından çıkartıp bir süre sonra kaşıkla yavaş yavaş ayırdığınız ballı suyu kekin üstüne döküyorsunuz.

Ben servis ederken dilimlerin üstüne döktüm bu şerbeti. Bazıları istemedi çünkü ama bence tümünün üstüne dökülse, iyice emse çok daha güzel olur. Servisi de ılıkken dondurma ve artan armutlarla beraber yaparsanız zevkten eriyebilirsiniz.

Haydin afiyet olsun.
 
Tabak - Çanaklar;
 
Kek Servis tabağı ; IKEA
Pasta tabağı ; Cemile
Kaşık - Çatal ; Hisar
Çiçekli Kupalar ; Cath Kidston
Düz Renk Kupalar ; Porland
Porselen Demlik ; Touch Me (Hani Makro ve Migros'larda satılıyor ya. Web sitesini bulamadım.)
Armutların içine olduğu kase; Annem onu babamın eski pantolonlarını verip kapıya gelen kadından almış.
 

 
I love all kind of fruit. These pears were from our neighbor's garden in Altinoluk. It looks still delicious.

I wanted to try a cake with pears and I found a recipe on Technicolor Kitchen - English Version's blog. I have been following this great blog for a long time and I love it so much. You can find a lot of delicious cake and another recipes in there. As you see her images are really good.

My cake looks little bit different from the original image (mine looks little bit crooked: ) ) but the taste was wonderful. I think you should try it.

You can see all recipe and details here.
 
Bon appetit...
 
 
 
 


NOT: Şu fotoğrafların içinde beni bulun hadi: )

P.S. : Let’s find me inside these images: )



 
 
 

Haftasonu Kartı



 
 
 
Biz bu akşam sezon finali için Altınoluk’a gidiyoruz.  Bizimkiler hala oradalar ama hafiften toparlanmaya başladılar… İş çok; domatesler, biberler  sökülecek, masalar –sandalyeler tik yağı ile güzelce yağlanacak, dışarılarda asılı ıvır zıvırlar toplanacak, falan…

Biz orada çalışırken, isteyene hareketli, isteyene dinlenmeli bir haftasonu diliyorum.. Keyifli geçsin işte haftasonumuz…

 

We are going to go to Altinoluk today for season finale: )
My parents are still there but. they will return to their winter home at first days of October.
We have to do a lot of things regarding to the garden and garden furnitures in preparation for winter.
That's mean we will work in this weekend and  I wish you have a wonderful weekend..

 
 
 
 
 
 
 

Bir Koltuk Hikayesi...


 
 
Eski evleri ve eşyaları seviyorum, onların hikayelerini dinlemeyi, anlatmayı seviyorum, eski bir evde kimlerin nasıl yaşadığını hayal etmek hoşuma gidiyor… O yüzdendir şu anda oturduğumuz evi de çok seviyorum. Hemen hemen 35 yıllık bir ev, kapılarının boyatılması gerek belki ama o sarımtrak rengi, sıyrılmış boyası ile bana daha sıcak geliyor. Keskin hatları sevmiyorum, aynı model mutfakları, soğuk banyoları sevmiyorum. Üstüste boyanmaktan yuvarlanmış duvar köşelerini seviyorum ben…
 
 


Bizim evdeki her eşya hakkında hikayeler anlatabilirim size ama bugün bir koltuk hikayesi anlatacağım;

Yıllar yıllar önceydi, evde üç kişiydik, ben, kardeşim ve ev arkadaşımız (hep söylerim hayatımın en güzel 5 yılı) Biz çalışmaya başladık, kardeşim hala öğrenci. Birgün büyük temizlik yaparken ara verdik hayal kuruyoruz, şöyle bir koltuk takımımız olsa falan diye.  Bir anda kendimizi otobüste bulduk, evi öylece bıraktık, her yer her yerde… Doğru Kadıköy’e gittik (Bu sırada otobüste neden yaptıysam, kardeşimin saçına sakız yapıştırmıştım küçük çaplı bir kavga çıkmıştı ve otobüsten iner inmez bir bakkala girip bıçakla saçını kesmiştik) ve haşin pazarlıklar sonunda  45 TL’ye bir koltuk takımı aldık geldik . O zaman benim maaşım 25 TL falan (iyi para vermişiz yani).
 
 
Bizim büyük temizliklerimiz meşhurdu, evi boyar, her yeri birbirine katar, dip köşe temizlerdik. Canımız çıkardı ama bir o kadar da eğlenirdik o temizliklerde, mesela eve ne aldıysak bu büyük temizliklerin arasında saç baş toz içindeyken gidip almışızdır.
 
 
 
Yıl 1996 falan sanırım. Koltuklar ilk geldiğinde o kadar mutlu olmuştuk ki anlatamam, oturmaya kıyamıyorduk. İlk kendi paramızla aldığımız sıfır eşya ne de olsa: ) Ondan önce örtülerini mum gibi düzeltiğimiz 3 divanımız ve bir arkadaşımızın bize bulduğu bir ikili, iki tekli iskandinav tarzı koltuklarımız vardı.
 


6 yıl ilk hali ile kullandık. Sonra ev arkadaşımız evlendi gitti, ben iş değiştirdim, kardeşim de çalışmaya başladı. Evde değişiklik istiyoruz… Koltukları kaplatalım dedik, ama renklerini de değiştirelim. Bir iki kişi olmaz öyle eskitme falan, bozarsınız dedi. Ama bizim şöyle bir huyumuz var;  İki kardeş kafaya bir şey koyduk mu, dışarılardan gelen her türlü olumsuz tepkiye kulaklarımızı kapatırız, hedefimize kitlenir, öyle ya da böyle yaparız aklımızdakini. Netekim Rami taraflarında bir koltukçu bulduk, hem yüzlerini değiştirdi, hem istediğimiz renge boyadı koltuklarımızı. Geldiklerinde gözlerimize inanamadık. Tam istediğimiz gibi olmuştu, o zamanlar kırmızı bizim favori rengimizdi evde. Çok severek kullandık bu haliyle de koltuklarımızı.
 
 
 
4 yıl önce 17 yıl boyunca oturduğumuz evden taşındık. Taşınırken bu takımın ikilisini eski evde bıraktık. Teklinin biri benim odama, üçlü kardeşimin odasına, diğer tekliyi de kısa süreliğine salona koyduk. Salondakini bir süre sonra üstüne “isteyen alabilir” diye bir not yazıp apartımanın girişine bıraktık.




İşte bu fotoğraflarda gördüğünüz koltuk şimdi benim odamda, IMÇ’den 20 TL’ye bulduğum bir parça kumaş ile kapladık. Geçtiğimiz yaz da elimize geçen herşeyi boyadığımız bir dönemde bu koltuğu da beyaza boyadık. Şimdi her gece yattığımda bir süre bu koltuğa bakıyorum, iyi geceler dileyip öyle uyuyorum: ) Eşyalarında bir kişilikleri var bence, bizi yansıtan kişilikleri.

Üstünde gördüğünüz iki yastıktan büyük olanını ZARA Home’dan almıştım, çocuk odaları için olan bölümden. Pembe olanını da ben diktim.  
 
 

Bu gördüğünüz pembe …. ( bunlara ne deniyor bir türlü bilemiyorum, sarkıt desem anlamsız, avize desem, avizeler sanki taşlı oluyor, babam şapka diyor, annem karpuz… oofff büyük bir muamma) şey de taaa 1974 yılından… Annemlere ev hediyesi olarak gelmiş. Yıllarca yatak odalarındaydı, yeni evlerine taşınırken aldım geldim kendi odama taktım. Büyük ampülle birlikte pek bi şirin oldu.

Şimdilerde salonda bir iki değişiklik yapmak istiyoruz, zamanı belli değil. Hiç ummadığımız bir anda oluverecek ama bunu biliyorum: )

Evde bizi mutsuz eden birşeyler varsa ne olursa olsun ondan kurtulmalı insan. Üçün beşin hesabını yapmamalı bence…  Sevdikleriyle yola devam etmeli…

İşte böyle…
 

 
 
I love all old things... Old home, old furniture... I love their stories...

This white chair is in my room now. It was changed 3 times since we bought it as you see images...

While we were living together with my little sister and our housemate, we bought it in 1996 (I guess)

I loved it always but now little bit more love... Everything looks so sweet if it is white.

This patchwork pillow is from ZARA Home and this pink little pillow was sewn by me. Very cute, right? And this "Pendant lamp" is from my parent's home and.  it had given as a new home  present by one of our relatives in 1974.  I prefered to use it with a big light bulb. I love it .

I think that we should get rid of stuff which it makes us unhappy. We should stay with lovely stuff around us…
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Haftasonu Kartı - Kumaşın da Hakkını Veririm!


 
 
 
 
İnsan içinden ne geliyorsa onu yapmalı bence. Mesela ben dikiş makinası ile tanıştığımdan beri içimden hiç kıyafet  dikmek gelmiyor. İlla ev ile ilgili şeyler dikeceğim, yastık, masa örtüsü gibi şeyler mesela. Çanta ve mutfak önlüğü de dikiyorum ama en çok yastık dikmeyi seviyorum. Bir de cici bici şeylerle uğraşmak hoşuma gidiyor. Fistolar, danteller, pembeler, maviler…  Böyle oluncada direk çocuklar için yapıyorum ne yaparsam. Etrafımda çok çocuk olmadığından da boyut konusunda kafam biraz karışık gerçi. Çanta dikiyorum anlamsız boyutlarda mesela… Hangi yaş gurubu kızlar çanta takıyor bilemiyorum sonra.
 
 

Ama sağolsun kardeşim o kadar ısrarcı ki elinden kurtulmanın tek yolu istediğini vermek. İlk annemler bizdeyken bir etek dikmiştik, daha doğrusu annem dikti bana gösterdi, sonra bir gün bana pijama altı dik dedi, “yok canım istemiyor, ayy dikemem, oofff uğraşamam onunla” desem de en sonunda getir en rahat ettiğin bir tanesesini diyip, oturdum onu kalıp yapıp, hart hart kestim kumaşı, sonra dondum kaldım. İki bacağı nasıl birleştireceğim birbiriyle diye baktım iki ayrık paçaya. Bir şekilde birleşti, oldu- bitti ve giyiyor şimdi. Eminim çok daha pratik yolu vardır pijama altı dikmenin. (Bir ara fotoğraflıyayım onu da). Altınoluk’da da başladı bana etek dikin, o kadar makine aldık hiç bir şey dikmiyorsun gibilerinden konuşmaya… Ağlamayana meme yok lafı ne kadar doğru, o konuştukça biz diktik annemle, iki etek bir ev elbisesi. Makinayı aldığımızdan beri kendime hiçbirşey dikmedim henüz. Ne çanta, ne makyaj çantası ne de başka bir şey… Gerçi böyle daha mutlu oluyor insan.
 
 

Eteklerden biri işte şu fotoğraflarda gördüğünüz. Bu kumaşı yine kışın ortasında henüz dikiş makinam yokken almıştım. İndirime girmişti IKEA’da, bende yazlığın balkondaki divanı için alıvermiştim epeyce.  Bir şekilde ya annem diker, sıkılırsa bir terzi buluruz diye düşünmüştüm. Benim dikeceğim hiç aklıma gelmezdi.

Minderleri, yastıkları diktim biraz kumaş arttı baktım bizimkisi de etek diye inliyor, gel dedim bozarsam bozarım bundan etek dikelim sana. Eteği diktik, küçük parçalardan da anneme çanta çıkarttım: ) Zaten hiç kumaş atmıyor bizim evde, boyutlarına göre poşetlere ayrılıyor tüm parçalar.
 
 

Benim zevklerim çok çabuk değişiyor. Zaten hep diyorum ya çok değişken biriyimdir diye, birşeyi bugün seviyorsam yarım hiç de hoşlanmayabilirim.  Mesela şu sıralar daha çok soft renklerden hoşlanıyorum. Bu kumaşı alırken ise seviyordum böyle canlı renkleri.  O yüzden pek de heyecanla başlayamadım dikmeye ama bitince misler gibi balkonu yıkayıp ailece karşısına geçip baktığımızda pek hoşumuza gitti bu divancık.  Cıvıl cıvıl oldu, her gören bayıldı.
 
 
 

Ha bu arada bu armut da neyin nesi diye sorarsanız, babamın kardeşime doğumgünü hediyesi. Altınoluk’dayken kardeşimin doğumgünüydü. Babam 3 gün öncesinden başladı sana çok özel bir hediyem var diye konuşmalara, nasıl heyecanlı, sanırsın araba anahtarı verecek: )

Doğum günü sabahı gizlice benim yanıma gelmiş, hediyeleri şimdi mi veriyoruz diye soruyor, yok dedim, akşamüstü pastayı üsledikten sonra verelim… Zor bekledi o saati. Sonra törenle gittik armutu kopartmaya ağacın başına. Ağaç denmez gerçi ona katır gibi bir şey, incecik bir iki dal, ben kadar bir boy ve zavallının üstünde zor taşıdığı bir tek meyvası bu armut. Babam gözü gibi bakmış taşıyamayıp düşürmesin onu diye, bu yüzden bu kadar kıymetli. Neyse işte gittik koparttık, ağacımıza teşekkür ettik. Ucuna da kurdelamızı bağlayıp verdik normalde kazık kadar olan ama bizim evin biricik küçük kızına.
 
Hepinize havalar hala sıcakken harika bir haftasonu diliyorum...
 

 

Normaly I don't like and I don't want to sew dress, skirt or any outfit. I like to sew cushions, tote bags and another things for home or children.
But my little sister always wants some things for herself from me like a skirt or a dress... I'm not a sewing expert, but I'm doing  whatever she wants for get rid of her: )

 
 
I had bought this fabric from IKEA for a long time ago.  That time, I used to like vibrant colors more than but now I prefer the soft colors but we liked this small sofa with this new clothes. It looks like a rainbow.
after sewing these covers for our sofa, I sewed a skirt for my little sister and a tote bag for my mom with the remainning fabrics.
 
This skirt is my first trial and I don't want to sew again: )
 
 

Let's talk about Pear.... We celebrated my little sister birthday a few weeks ago. This pear was my father's present for her. We have a very very small pear tree and this year, it just had  one pear. It was very special present for her: )
 

 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

Bugün Bunu Sevdim - Heart Home Magazine

 
 

 
Sonbaharın gelmesiyle birlikte tüm dergiler sonbahar sayılarını arka arkaya çıkartmaya başladı. Hangibirine bakacağımı şaşırmış durumdayım.

İşte bugün yayınlanan Heart Home Magazin. Daha önceki sayıları için buraya bakabilirsiniz.

Hadi iyi keyifler…
 
 
 
 
 
 
With the arrival of autumn, all the magazines began to publish new editions.

I can not stand to see all of them.

See above for Heart Home Magazine's latest issue. It is really great... See here for the previous issues.
 
Enjoy!
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Bugün Bunu Sevdim - 91 Magazine




 
Aaaa hemen paylaşayım dedim ilk farkettiğimde derginin yeni sayısının çıktığını, sonra nasıl olsa görmüşsünüzdür diye çünkü yurtdışındaki bir çok blogda ve pinterestte paylaşılıp durdu. Ben de vazgeçtim. Ama şimdi tekrar baktım sayfalarına tek tek, ya görmeyenler varsa dedim…

Patchwork Harmony tarafından hazırlanan 91 Magazine’nin Sonbahar 2012 sayısı aşağıda efendim.
 




 
Firstly I thought that I should share this lovely online magazine but I realized that so many bloggers have been already shared it. I gave up.


Today I looked at this great magazine again and maybe there is someone still not seen.

91Magazine was prepared by Patcwork Harmony




 

Ekip toplansın yapacaklarımız var...





İstiyorum ki ( gerçi bunu hep söylüyorum) emrimde birkaç kişi olsun, ben isteyeyim onlar yapsın. Ama tam da benim istediğim gibi olsun herşey, aklımdan ne geçiyorsa o çıksın ortaya.

Aklıma bir fikir geldiği an hemen koşayım malzemeleri alayım yığayım birinin önüne, sen şimdi bunu böyle böyle yapacaksın diye anlatayım, o onu yaparken başka birine de başka bir şey anlatayım. Onlar yapılana kadar ben yeni aşklar peşinde koşayım, yeni yeni fikirler bulayım, habire pinterestde gezeyim, fotoğraflar içinde kaybolayım sonra istediklerim hazır onunca onları fotoğraflarıp başka görevler yığayım emrimdekilere: ) Bu arada biri de peşimden ortalığı toplarsa hiç fena olmaz hani, zira üretim aşamasında evi birbirine katıyorum.
 


Neden mi istiyorum bunları; çünkü yığınla fikir kafada ama onları hayata geçirecek zamanı bulamadıkça fikirler yığıldıkça altında ezilip mutsuz olmaya başlıyorum. Liste öyle uzuyor ki bu sefer hangibirinden başlayacağımı şaşırıp hiçbirine bulaşamıyorum.

 

İşte bu yüzden de kış gelsin istiyorum. Emrimde hiç kimse olmamasından 2 kişinin olması iyi bir şey çünkü. Her ne kadar istediklerimin hepsini yaptıramasam da idare ederler. Kardeşim ile arkadaşımızdan bahsediyorum.  Kışın haftasonları arkadaşımız bize geldiğinde, bu iki kafadarlar genelde mırıl mırıl muhabbette olsalarda, arada benimle dalga geçseler de ellerine bir şey tutuşturduğumda öyle ya da böyle yapıyorlar.

 

Mesela bu ponponlar gibi… Kardeşime; kendi için ördüğü yatak örtüsünden artan motiflerle bebek battaniyesi ördürürken, diğerine de artan iplerden ponpon yaptırdım.


 
Sonra o ponponları bir o yana bir bu yana astım. Şunların şirinliğine baksanıza… Yapımı da çok kolay dola dola dola.. (İnternette yığınla fotoğraf var nasıl yapıldığı ile ilgili, şunlardan birini seçin mesela)

Bence çocukların odalarının bir köşesinde ponpon olmalı, gidip gidip sevilmeli sonra o ponponlar. Adı bile sevimli; PONPON… Kendimi durduramıyorum habire Ponpon diyesim var bugün… Ponpon ponpon ponponnnnn…

 

 

I want a team to working for me: ) I'll find ideas, they'll make them... as well as exactly like I thought.

I want to make so many things, I have so many ideas... sewing ideas, crafting ideas, painting ideas but there is no possibility to do everything I wanted.

I am at the office during the all day and I'm dealing with boring things. I can make something  which I liked only on weekends... It is so short: (

I am hopeful, a day, I'll have my dream team. Until that time, I can use my small team consisting of my little sister and our friend: )

Maybe they don't make everything which I wanted but better than nothing...

For instance; They have made these pom poms for me. I chose all the colors and they made...

Look at this.. How cute isn't it?  I think, every kids rooms should have pom pom's...
 
 
 







Haftasonu Kartı

 
 
 



Umut dolu bir haftasonu olsun hepimiz için, kuş gibi hafifleyelim...
 
Have a great weekend...


 
 
 
 
 
 
 
 
 

Bugün Bunu Sevdim - Bohem


1 | 2 | 3 | 4

 
Son zamanlarda daha çok açık tonlara kaydı tüm ilgim, beyazlar, pembeler, maviler… Etrafımda hep böyle renkler görmek istiyorum. Ev dekorasyonlarında, kıyafetlerde, fotoğraflarda, gittiğim yerlerde beni mutlu eden şey bu soft ve aydınlık renkler.

Ama bu sabah pinterest’de karşıma çıkan şu ilk fotoğraftaki koltuk ile aslında mor, yeşil ve koyu sarı tonlarının birbirine ne kadar da yakıştığını hatırladım. Seviyorum ben bu bohem tarzı…
 

 
Lately, I love soft colors much more... Whites, blues, pinks... I want to see these soft and bright colors everywhere, interior decoration, fashion, photography...
 
But this morning, I saw this old chair which is the first image, I thougt that I love Bohem Style. Purple, Yellow and green tones are amazingly wonderful when they are together.








Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...